Türkiye’de son birkaç sene içinde lisans alıp faaliyete başlamış kırkı aşkın ödeme ve elektronik para kuruluşu bulunmaktadır. Bu kuruluşlar faaliyetlerini nedeyse tamamıyla temsilcileri (acente) aracılığı ile gerçekleştirmektedirler. Temsilciler ödeme kuruluşu veya elektronik para kuruluşunun yaptığı tüm faaliyetleri yürütebilmekle beraber elektronik para kuruluşlarının temsilcilerinin elektronik para ihraç etmesi mümkün değildir. Elektronik para ihracının merkezi olarak gerçekleştirilmesi zorunludur. Uygulamada lisanlı kuruluşlar ile temsilcileri arasında uyuşmazlıkların ortaya çıktığı ve bazı durumlarda bu uyuşmazlıkların yargıya intikal ettiği görülmektedir.
Lisanslı kuruluşlar bakımından en önemli sorun gerekli güven ve itibara sahip ve işin gerektirdiği özen ve profesyonelliği gösterebilecek temsilcilerin bulunması ve temsilcinin ödeme hizmetini sunan personelinin müşterini tanı ilkleri başta olmak üzere eğitilmesidir. Nitekim yeterli araştırma yapılmaksızın ve gerekli eğitimler verilmeksizin çalışmaya başlayan temsilciliklerin hukuka aykırı işlemlerinden (MASAK mevzuatına aykırılık, dolandırıcılık, zimmet vs.) Lisanslı kuruluşlar birinci dereceden sorumlu tutulmaktadır.
Temsilciler açısından en önemli sorun ise lisanslı kuruluşlar karşısında zayıf durumda olmaları ve sözleşmelerde yer alan ve tamamen lisanslı kuruluşlar tarafından hazırlanan ağır sözleşmeleri ve teminat yükümlülüklerini imzalamak durumunda kalmalarıdır. Bu durum temsilcileri büyük oranda korumasız hale getirmekte ve muhtemel bir uyuşmazlıkta önemli mali zararlara uğratmaktadır.
Lisanlı kuruluşlar ile sorun yaşayan temsilcilerin hukuken en önemli avantajları mevzuata aykırı olarak hazırlanmış olan ve imzalamak zorunda kaldıkları sözleşmelerdir. Mevzuat uyarınca temsilcilerin yaptığı her türlü işlemden ödeme veya elektronik para kuruluşu sorumlu olmasına karşın bazı temsilcilik sözleşmelerinde tüm sorumluluğun temsilci üzerine bırakıldığı görülmektedir. Birçok sözleşmede temsilciler hukuken doğru bir şekilde konumlandırılmamakta ve mevzuat birçok açıdan ihlal edilmektedir.
Öte yandan lisanslı kuruluşlar ödeme hizmeti veya elektronik paraya ilişkin olarak müşterilere karşı doğrudan sorumlu tutulmakta olup, kuruluşlar aralarındaki temsil ilişkisi çerçevesinde sorumluluğu oranında temsilciye rücu edebilmektedir. Lisanslı kuruluşlar bu risklerini temsilcilerden aldıkları nakdi ya da gayri nakdi teminatlar ile güvenceye almaya çalışmaktadır. Fakat temsilci ve/veya lisanslı kuruluşun almış oldukları tüm önlemleri aşarak gerçekleştirilen ve güvence bedelini büyük oranda aşan hukuka aykırılıklar bulunması durumunda ortaya çıkan zarara tarafların ne oranda katlanacaklarına ilişkin sözleşmelerde yeterli açıklamaların bulunmadığı görülmektedir.
Konuya ilişkin yargı kararları netleşmeye başladıkça mevcut sözleşmelerde gerekli düzeltmelerin yapılacağına kuşku bulunmamaktadır. Bununla beraber tarafların hak ve yükümlülüklerini mevzuata uygun ve açık bir şekilde ortaya konulması daha pro-aktif bir yaklaşım olacaktır. Bu şekilde taraflar olası zararlardan ve mahkeme masraflarından korunabilecektir.
Av. Dr. Mehmet S. YURTÇİÇEK
Kıdemli Danışman & Yönetici