Hukuk

Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşlarının Karşılayabileceği Riskler

Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşlarının Karşılaşabileceği Riskler

Ödeme ve elektronik para şirketlerinin kuruluş ve faaliyetlerini düzenleyen 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun (6493 sayılı Kanun), ilgili Yönetmelik ve Tebliğin yürürlüğe girmesinden bu yana yaklaşık kırk şirket Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumundan (BDDK) ödeme veya elektronik para kuruluşu lisansı almış bulunmaktadır.

Ancak, ödeme ve elektronik para kuruluşu lisansının alınması sadece başlangıç aşamasını oluşturmaktadır. Lisans alınmasını müteakip faaliyetlere başlanılması ve faaliyetlerin sürdürülmesi esnasında mevzuata uyum kapsamında muhtemel birtakım zorluklar ve riskler bulunmaktadır. Bu risklerden ilk akla geleni; lisans alınmasını müteakip mevzuatta öngörülen şekilde faaliyetlere başlanılamaması veya mevzuatta öngörülen faaliyet sınırlamalarına riayet edilememesidir. Bunun yanında, faaliyetlerin sürdürülmesi esnasında Kanun ve ilgili alt düzenlemelerde öngörülen iç sistemlerin (iç kontrol ve risk yönetimi) fonksiyonel hale getirilememesi de diğer bir muhtemel risktir. İç sistemlerin yeterli ve etkin bir şekilde işletilmesi gerek 6493 sayılı Kanun ve alt düzenlemeleri, gerekse MASAK mevzuatına uyum açısından son derece önemlidir. Bir diğer risk unsuru ise; şirketlerin düzenlediği müşteri, temsilcilik, iş birliği, dış hizmet vb. sözleşmelerin mevzuata uygun şekilde dizayn edilememesi ve buna bağlı olarak çeşitli hukuki süreçlerde şirketlerin maddi kayıplara uğraması ihtimalidir.

BDDK’dan lisans aldıktan sonra faaliyetlerine başlayacak kuruluşların faaliyet iznine ilişkin Kurul kararının Resmi Gazetede yayımlanmasından itibaren bir yıl içinde faaliyete başlaması ve bu durumu BDDK’na bildirmesi zorunludur. 6493 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle Kanunun ilgili geçici maddeleri kapsamında faaliyette bulunan ve BDDK’na başvurarak mevcut faaliyetlerinden daha geniş kapsamlı bir lisans almış olan kuruluşlar için de benzer bir durum söz konusudur. Örneğin: hem 6493 sayılı Kanunda sayılan ödeme hizmetlerinden bir veya birkaçını sunmak ve hem de elektronik para ihraç etmek üzere elektronik para kuruluşu lisansı alan bir şirketin sadece ödeme hizmetlerini sunmaya başlaması, bununla birlikte elektronik para ihracı faaliyetinde bulunmaması alınan lisans türü kapsamında mevzuatta öngörülen faaliyete başlama yükümlülüğünün yerine getirilmesi bakımından yeterli olmayacaktır. Bu itibarla, BDDK’na lisans başvurusu yapılması aşamasında başvuruyu yapacak şirketler tarafından gerçekçi bir değerlendirme yapılarak doğru faaliyet alanlarının belirlenmesi son derece önemlidir. Burada belirtilen kapsamda sorunlar yaşayan veya yaşaması muhtemel olan şirketlerin, mevzuat kapsamında idari veya cezai süreçlere maruz kalmadan önce proaktif bir tavır alarak, durumlarına uygun hukuki ve idari çözümleri uygulamaları gerekmektedir.

Lisans almış ödeme ve elektronik para kuruluşları açısından diğer bir kritik konu ise bu kuruluşların büyüklükleri ve sunduğu hizmetlerin kapsamı ile uyumlu bir iç kontrol birimi ve risk yönetimi birimi kurmaları ve bu birimleri etkin bir şekilde çalıştırmalarıdır. Bunun için de söz konusu birimlerden sorumlu olan kişiler ile birim personelinin ilgili mevzuat ve faaliyetler konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olması gerekmektedir. Finansal sektörde faaliyette bulunan bütün kuruluşlar açısından müşterini tanı ilkelerinin uygulanması, şüpheli işlemlerin tespiti ve gereken durumlarda ilgili kamu kurumlarına bildirimde bulunulması büyük önem taşımaktadır. Kuruluşların bu konulardaki yükümlülüklerini temsilcilerine, dış hizmet sağlayıcılarına veya başka kişilere devretmeleri ve sorumluluktan kaçınmaları mümkün değildir. Faaliyetlerdeki artışa paralel olarak temsilci ve dış hizmet ağının genişlemesi, kuruluşlara daha kapsamlı ve sofistike bir iç kontrol ve risk yönetimi dizaynı yapma yükümlülüğü yanında genişleyen hizmet ağlarını daha fazla denetleme sorumluluğu da getirmektedir. Bu çerçevede, lisanslı ödeme ve elektronik para kuruluşlarının iç kontrol ve risk yönetimi birimlerini yeterli ve etkin bir şekilde çalıştırmaları, bu birimlerdeki personel ile temsilcilerinin eğitimine önem vermeleri gerekmektedir.

Ödeme ve elektronik para kuruluşları açısından dikkat edilmesi gereken diğer husus ise sözleşmelerdir. Bilindiği üzere, ödeme ve e-para kuruluşları hizmetlerini daha geniş bir ağda sunabilmek için yurt içi veya yurt dışı kuruluşlar ile iş birliği veya temsilcilik sözleşmeleri imzalamakta, muhtelif konularda teknik destek alımını sağlamak için çeşitli kuruluşlar ile dış hizmet alımı sözleşmeleri yapmaktadır. Bu sözleşmelerin ilgili alt düzenlemelere ve genel hükümlere uygun olarak hazırlanması kuruluşların haklarının korunması ve mevzuata uyumun sağlanması bakımından şarttır. Uluslararası firmalar dahil bazı lisanlı kuruluşlar tarafından hazırlanan sözleşmelerde mevzuatın tam olarak anlaşılamaması ya da yanlış anlaşılması nedeniyle bir takım önemli hatalar veya eksiklikler söz konusu olmaktadır. Hukuki uyuşmazlıkların ortaya çıkması durumunda ve/veya denetim otoritelerine şikayet başvurularının yapılması halinde sözleşmelerdeki hata ve eksikliklerin lisanlı kuruluşlar açısından önemli oranda maliyet ve idari/adli yaptırım riski yarattığını söylemek mümkündür. Bu çerçevede, kuruluşların herhangi bir olumsuz durumla karşılaşmadan önce sözleşmelerinin mevzuata uygunluğunu kontrol etmeleri faydalı olacaktır.

Ödeme hizmetleri ve elektronik para sektöründe en dikkat çeken konulardan biri de ödeme ve/veya elektronik para kuruluşu lisansı almadığı halde bu hizmetleri sunmakta olan şirketlerin varlığıdır. Bu şirketlerin bir kısmının bilinçli olarak BDDK’dan faaliyet izni/lisans almaksızın 6493 sayılı Kanun kapsamındaki faaliyetlerde bulunduğunu öngörmek mümkün olsa da; birçok şirketin de 6493 sayılı Kanun kapsamında lisans alınmasını gerektiren ödeme hizmeti ve elektronik para ihracı faaliyetlerinde bulunduğunun henüz farkında olmadığını söylenebilir. Bu durumda iki taraflı bir risk söz konusudur. Faaliyette bulunan lisanslı şirketler açısından bakıldığında, herhangi bir maliyete katlanmaksızın ve denetime tabi olmaksızın faaliyette bulunan rakip şirketlerin varlığı lisanslı şirketler aleyhine bir durum oluşturmaktadır. Lisans/faaliyet izni almayan şirketler açısından bakıldığında ise bu şirketler hakkında BDDK’ya “izinsiz faaliyette bulunulduğuna” ilişkin şikayet başvurularının yapılması söz konusudur. 6493 sayılı Kanunda izinsiz faaliyette bulunma suçuna ilişkin ciddi adli yaptırımların öngörüldüğünü görmekteyiz. Bu çerçevede, 6493 sayılı Kanun kapsamında lisans almış şirketler ile aynı veya benzer konularda faaliyette bulunan şirketlerin faaliyetlerinin lisans alınmasını gerektiren faaliyetler kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesi; eğer lisansa tabi bir iş modeli söz konusu ise lisans alma yoluna gidilmesi veyahut 6493 sayılı Kanunda öngörülen çeşitli istisna hükümleri kapsamında kalacak şekilde hukuki bir yapılanmanın tercih edilmesi gerekmektedir.

İlgili Yazılar